“Çaresizlik Karşısında Denemeye Devam Etmeliyiz”

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Düzce Üniversitesi İş Dünyasında Kadın Topluluğu tarafından düzenlenen “Öz Saygı” başlıklı çevrim içi etkinlikte, İK Danışmanı ve Eğitmen Sezgin Akgün Hacızade bilgi ve tecrübelerini katılımcılarla paylaştı.

“Bir çocuğun karakterini, benliğini oluşturan, kendisini yetiştiren ailenin ona karşı olan tutum ve davranışlarıdır.” sözleriyle sunumuna başlayan Sezgin Akgün Hacızade, “Özellikle babanın çocuğun yeterlilik gelişimindeki rolü çok büyüktür. Bakıcı ile büyüyen çocuklarda, hem yetersizlik hem değersizlik hissi yoğun olur ve bu çocuklar ileride karamsar, depresif kişilere dönüşür. Eğer çocuğa yeteri kadar söz hakkı verilmez, fikirleri önemsenmez ise çocuk kendini yetersiz ve değersiz hisseder ve bu hisler tüm hayatı boyunca onunla birlikte var olmaya devam eder. Eğer çocuk büyürken yeterlilik ve değerlilik olgularına sahip olursa ve bu olgular dengeliyse öz saygı kavramı oluşur ve gelişir. Düşük öz saygı, yüksek öz saygı kavramları yoktur. Onun yerine gerçek öz saygı, sahte öz saygı olguları vardır.” ifadelerini kullandı.

İnsanların içlerinde olan eksiklik, yetersizlik, değersizlik duygularını gizlemek adına bazı savunma mekanizmaları geliştirdiğini belirten davetli konuşmacı, “Bu tarz insanları iki gruba ayırırsak; savunmacı tip 1 insanlar, kendilerini olduğundan değerli hisseden, fakat zorluklarla karşılaştıklarında hemen pes eden, hayatlarında sürekli suçlayacak kişiler arayan insanlardır. Giyim kuşamı ile övünmeyi severler. Her konuda çok konuşmayı severler. Savunmacı tip 2 insanlar ise yeterliliği çok yüksek olmasına rağmen, kendilerini değersiz hissederler. İş kolik bir yapıya sahip olup hayatları başarı ile doludur. Değersiz olduklarına dair iç inançları çok yüksektir. Eksikliklerini maddi kazanç ve statü ile kapatmaya çalışırlar. Değersizlikleri ile ilgili konuşulunca yoğun bir öfke yaşarlar.” şeklinde konuştu.

İnsanları hangi olguların değersiz hissettirdiğinin çok önemli olduğuna dikkat çeken Hacızade, “Duygusal olaylarla mı yoksa başarılı olaylar sonucu mu kendimizi değersiz hissederiz? sorusunun cevabını bulmak çok önemlidir. Hislerimizi ifade edememek hem ruhumuzu, hem bedenimizi hasta eden bir durumdur. İçimize attığımız duygu ve durumlar bedenimizde etkiler gösterir. Öfke duygumuzu dillendirmez bastırırsak bunu boğazımızda, stres ve üzüntümüzü dillendirmez bastırırsak midemizde hissederiz.” diyerek sözlerine devam etti.

Bireylere söylediğimiz kelimelere karşı aşırı tepkiler almamızın altında yatan sebebin, içten içe bireyin o olgunun eksikliğini kendinde biliyor olmasından kaynaklandığını belirten konuşmacı, “Karşımızdaki insanlara kendimizi olduğumuzdan daha değerli lanse etmemizin altında yatan neden de budur. Eğer kendimizi değerli gösteremezsek, karşımızdaki kişiyi değersiz göstermeye çalışırız. Eğer bu durumda da başarılı olamazsak ortamda fark edilmemeye çalışırız.” dedi.

Çaresizlik duygusunun küçüklükten öğrenildiğini ifade eden Sezgin Akgün Hacızade, “Akvaryum örneğini düşünürsek; köpek balığı ile balıklar arasına cam bir bölme yerleştiriliyor. Köpek balığı balıklara ulaşmak adına o bölmeye bir süre sürekli çarpıyor ve görüyor ki balıklara ulaşamıyor. Bunun sonucunda köpek balığı denemekten vazgeçiyor. Aradaki cam kaldırıldığında dahi köpek balığı artık balıklara saldırmıyor. Bu örnekte olduğu gibi biz insanlarda bazı olguları çaresiz de kabul ediyor ve yaşamımıza bu şekilde devam etmeye çalışıyoruz. Bunun yerine denemeye devam etmeliyiz.” sözleriyle sunumunu sonlandırdı.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir