Düzce Üniversitesi Tıp Fakültesi Kalp ve Damar Cerrahisi Anabilim Dalı Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Yiğit Tanrısever, “12-18 Nisan Kalp Sağlığı Haftası” kapsamında kalp sağlığı konusunda toplumu bilinçlendirmek, halka sağlıklı yaşam alışkanlıkları kazandırabilmek amacıyla kalp ve damar hastalıkları hakkında bilgilendirmede bulundu.
“Dünyada ve Ülkemizde Bir Numaralı Ölüm Nedeni”
Günümüzde kalp sağlığının öneminin daha iyi anlaşılmasına ve teknolojik gelişmeler eşliğinde tanı ve tedavi yöntemlerindeki ilerlemeler kaydedilmesine karşın kalp ve damar hastalıklarının tüm dünyada ve ülkemizde bir numaralı ölüm nedeni olmaya devam ettiğine dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Yiğit Tanrısever, “TÜİK verilerine göre kalp ve damar hastalıklarına bağlı kayıplar, tüm ölümlerin yaklaşık olarak yüzde 35-40’larına karşılık gelmekte olup, bunu yüzde 20 ile iyi ve kötü huylu tümörlere bağlı ölümler takip etmektedir. Görüldüğü gibi dolaşım sistemine bağlı ölümler maalesef açık ara çok önemli bir orana sahiptir. Gelecek dönemlerde hem sayının hem de ölümler arasındaki oranın giderek artacağı tahmin edilmektedir.” diye konuştu.
“Her Yıl 300-400 Bin Kalp Krizi ve Maalesef 150 Bin Kişinin Ölümü Söz Konusu”
Ülkemizde kalp ve damar hastalıklarının en önemli sağlık sorunlarının başında geldiğini ifade eden Dr. Öğr. Üyesi Tanrısever, “Türkiye’de ölümlerin yüzde 40’ı kalp ve damar hastalıklarından kaynaklanmaktadır. Bu da yaklaşık her üç dakikada bir kişinin ölümü anlamına gelir. Genel olarak her yıl 300-400 bin kalp krizi geçirmekte ve maalesef 150 bin kişinin ölümü söz konusudur. Kanserden kayıplar ise bu sayıların yarısı kadardır.” dedi.
Dolaşım sistemi hastalıklarından ölümlerin en önemli iki nedeninin yüzde 40 ile iskemik kalp hastalığı ve yüzde 22 civarında da inme (serebrovasküler hastalıkları) kaynaklı olduğunu sözlerine ekleyen Düzce Üniversitesi öğretim üyesi, kalp ve damar hastalıkları açısından risk faktörlerini değiştirilemeyen, kontrol altına alınabilen ve önlenebilen risk faktörleri olarak 3 temel başlık altında gruplandırdıklarını ifade etti.
Erkek cinsiyet, ileri yaş ve genetik yatkınlığı değiştirilemeyen risk faktörleri olarak açıklayan Tanrısever, “Kontrol altına alınabilen risk faktörleri ise; yüksek tansiyon, şeker hastalığı, kolesterol yüksekliği ve strestir. Önlenebilen risk faktörleri ise; sigara ve aşırı alkol tüketimi, sağlıksız beslenme, hareketsiz ve tembel yaşam, şişmanlık, ihmal ve hekim kontrolünden kaçınmak olarak sıralanabilir.” şeklinde konuştu.
Basit Önlem ve Yaşam Tarzı Değişiklikleri ile Ölümlerin Dörtte Üçünden Fazlası Önlenebilmektedir
Kalp ve damar hastalıklarının çok büyük bölümünün uygun yaşam tarzı değişiklikleri ve düzeltilebilir risk faktörlerinin kontrol altına alınmasıyla önlenebileceğine işaret eden Dr. Öğr. Üyesi Tanrısever, “Değiştirilemeyen risk faktörlerine hiçbir önlem alamayacağımız bir gerçektir. Cinsiyet, yaş ve genetik miras değiştiremeyeceğimiz risk faktörleridir. Ancak alacağımız birkaç basit önlem ve yaşam tarzı değişiklikleri ve düzeltilebilir risk faktörlerinin kontrol altına alınması ile kalp damar hastalıklarına bağlı ölümlerin dörtte üçünden fazlası önlenebilmektedir.” ifadelerine yer verdi.
Aşırı Kalori Alımı Azaltılmalı!
Sağlıklı beslenme alışkanlıkları ile ilgili tavsiyelerde de bulunan Düzce Üniversitesi öğretim üyesi, “Aşırı kalori alımının azaltılması ve tuz tüketiminin önlenmesi ile hayvansal yağ alımının azaltılarak bitkisel yağların, taze sebze, meyve, liften zengin yiyeceklerin ve özellikle de bölgemizde bolca bulunan balığın daha çok tüketildiği bir diyetin benimsenmesi çok önemlidir. Şekerli, unlu hazır besinler ve işlenmiş karbonhidratlardan uzak durulması çok önem arz etmektedir.” dedi.
Günde En Az 30 Dakika Yürüyüş
Şişmanlık ve hareket azlığının kalp damar hastalığında ölümlerin korkutucu artışından sorumlu olduğuna dikkat çeken Dr. Öğr. Üyesi Tanrısever, şişmanlık ve hareketsizlikle mücadelenin önemine vurgu yaparak “Bu mücadele de toplum düzeyinde çok önemlidir. Günde en az 30 dakika süre ile yapılacak yürüyüş; egzersiz, koşu, yüzme gibi açık havada yapılacak spor ve aktiviteler, kalp kasının oksijenlenmesini artırmasının yanı sıra kişinin ideal kilosuna ulaşmasına, kolesterol düzeyinin düşmesine, kan basıncının kontrol altına alınmasına yardımcı olur. Açık havada yapılan spor aktiviteleri kişinin stres düzeyini azaltması açısından da çok önem arz etmektedir. Sporun, tek başına birden çok önlenebilir ve kontrol altına alınabilir risk faktörünü kontrol altına alınmasında etkili olduğu ortadadır.” diye konuştu.
“Kalp Krizi Geçirenlerde Sigaranın Bırakılması ile Krizin Tekrarlama Riski Yarı Yarıya Azalmaktadır”
Sigaranın bırakılması ile kalp damar hastalıkları riskinin azaldığının kanıtlandığını bildiren Tanrısever, “Sigaranın bırakılması sonrası kalp damar hastalıkları riski 10 yıl içinde azalarak hiç içmeyenler seviyesine inmektedir. Kalp krizi geçirenlerde sigaranın bırakılması ile krizin tekrarlama riski yarı yarıya azalmaktadır.” ifadelerini kullandı.
Ülkemizde kalp krizine bağlı ölüm oranlarının Avrupa ortalamasının üzerinde olduğunu dile getiren Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Yiğit Tanrısever, kalp krizine karşı farkındalık yaratmanın artık daha önemli olduğunun altını çizdi.
Tüm dünyada etkili olan Covid-19 virüs salgınında yaşamını yitirenlerin çoğunluğunun ileri yaş, kalp ve damar hastalığı, hipertansiyonu olan obez kişilerin olduğuna dikkat çeken Düzce Üniversitesi Öğretim Üyesi, bu nedenle kalp ve damar sağlığına dikkat etmenin önemine vurgu yaptı.
“Kalp ve Damar Hastalıklarının Erken Tanı ve Tedavisi Hayati Önem Taşımaktadır”
“İnsanın yaşını belirleyen en önemli etkenin kişinin damar yaşıdır.” diyen Dr. Öğr. Üyesi Tanrısever, “Takvim yaşımızla kalp damar yaşımız maalesef aynı değildir. İnsan aslında damarlarının yaşı kadar yaşlıdır. 12-18 Nisan Kalp Sağlığı Haftası vesilesiyle tüm halkımıza ve hastalarımıza birkaç tavsiyede bulunmak istiyoruz. Kalp ve damar hastalıklarının erken tanı ve tedavisi hayati önem taşımaktadır. Hastanemizin sunduğu eksiksiz tanı ve tedavi imkanları ile yapılacak olan kontroller, kalp hastalığı riski taşıyan kişilerin tespiti ve tedavisinin düzenlenmesi, önleyici tedbirlerin hayatımıza entegre edilmesi sayesinde dolaşım sistemine bağlı ölüm oranlarının ciddi bir şekilde azaltılabileceği ortadadır. Yapılacak olan kontrollerle kan şekeri, kan yağlarının kontrol altına alınması, obezite ile mücadele ve sporun hayatımızın tam merkezine konumlandırılması, sigara ve kötü alışkanlıkların hayatımızdan çıkarılması, stresten uzaklaşmak önem arz etmektedir.” dedi.
“Artık kalbimiz ve damarlarımız için doğru seçimler yapmanın zamanı geldi ve geçiyor.” diyen Dr. Öğr. Üyesi Gökhan Yiğit Tanrısever, “Nüfus kağıdında yaşımızın kaç olduğunun bir önemi yok. Önemli olanın kalp ve damar yaşımız olduğunu unutmayalım.” şeklinde açıklamasını tamamladı.