Bahar ve Yaz Aylarının Korkulan Hastalığı: Kırım Kongo Kanamalı Ateşi

featured
Paylaş

Bu Yazıyı Paylaş

veya linki kopyala

Düzce Üniversitesi Hastanesi Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Doç. Dr. Nevin İnce, kenelerin aktifleştiği dönemden başlayarak ülkemizde özellikle bahar ve yaz aylarında görülen Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hakkında bilgilendirmede bulundu.

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşinin (KKKA), keneler tarafından taşınan Bunyaviridae ailesine bağlı Nairovirüs grubuna ait tek sarmallı RNA virüsü olduğu bilgisini veren Doç. Dr. İnce;   hastalığın ateş, halsizlik, iştahsızlık, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma, ishal ve ağır vakalarda kanama gibi bulgular ile seyrederek ölümlere neden olabilen zoonotik (hayvanlardan insanlara bulaşan) bir enfeksiyon olduğunu belirtti.

Bahar ve Yaz Aylarında Görülüyor!

Hastalığın ülkemizde ilk olarak 2002 yılında dikkatleri çektiğini ve 2003 yılında ise kesin tanısının konduğunu ifade eden Doç. Dr. İnce, vakaların kenelerin aktifleştiği havaların ısınması döneminden başlayarak ülkemizde bahar ve yaz aylarında görüldüğünü dile getirdi. Hastalığın ülkemizde bulaştırıcısı kene türünün yaşam alanlarıyla uyumlu bir şekilde görüldüğüne dikkat çeken Öğretim Üyesi,  “İlk kez Tokat ili ve civarında dikkatleri çeken Kırım Kongo Kanamalı Ateşi vakaları çoğunlukla İç Anadolu’nun kuzeyi, Orta Karadeniz ve Doğu Anadolu’nun kuzeyinde yoğunlaşmaktadır. Yapılan çalışmalarda ölüm oranı yaklaşık yüzde 40 olup, ülkemizdeki fatalite hızı yüzde 5 civarında bildirilmiştir. Yıllar itibariyle vaka görülme durumlarına bakıldığında artış ve azalış eğilimlerinden bahsedilebilmekte olup, en yüksek vaka 2009 yılında; bin 318 vaka olarak gerçekleşmiştir. Her ne kadar 2017 yılında 343 Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi vakası tespit edilmiş olsa da ülkemizde hala önemini korumaya devam etmektedir.” diye konuştu.

Hayvanlar, Sağlıklı Görünse Bile Hastalığı Bulaştırabilir

Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı Doç. Dr. İnce, hastalığın bulaşma yolları hakkında: “Virüsü taşıyan özellikle Hyalomma marginatum türüne ait kenelerin insan vücuduna tutunması, virüsü taşıyan kenelerin çıplak el ile ezilmesi, virüsünü taşıyan hayvanların kan, doku ve diğer vücut sıvıları ile temas edilmesi, hastaların kan ve diğer vücut sıvıları ile temas edilmesi,” ifadelerine yer verdi.

Hastalığın hayvanlarda belirti göstermediğini ifade eden Doç. Dr. İnce, hastalığın sık olarak görüldüğü bölgelerde bulunan hayvanların sağlıklı görünse bile hastalığı bulaştırabileceğini vurguladı. Öğretim Üyemiz, hayvanların kanlarına, vücut sıvılarına veya dokularına çıplak el ile temas edilmemesi gerektiğinin de altını çizdi.

Bu Belirtiler Varsa Mutlaka Sağlık Kuruluşuna Başvurulmalı!

Hayvanların kanlarına, vücut sıvılarına veya dokularına çıplak el ile temas eden kişilerin, kendilerini 14 gün süreyle halsizlik, iştahsızlık, ateş, kas ağrısı, baş ağrısı, bulantı, kusma veya ishal gibi belirtiler yönünden izlemesi gerektiğini dile getiren Doç. Dr. İnce, bu belirtilerden bir veya bir kaçının ortaya çıkması halinde en yakın sağlık kuruluşuna müracaat etmeleri uyarısında bulundu.

Hastalığa yakalanan kişilerin kan, vücut sıvıları ve çıkartıları ile hastalığın insandan insana bulaşabileceğine işaret eden Öğretim Üyesi,  bu nedenle hasta ile temas eden kişilerin gerekli korunma önlemlerini (eldiven, önlük, maske v.b.) alması gerektiğini vurguladı.

Hastalığın kuluçka (inkübasyon) süresinin kene tutunmasından sonra genellikle 1-3 gün, en fazla 9 gün olabildiğini dile getiren Doç. Dr. İnce; enfekte kan, vücut sıvısı ve diğer dokularla temas sonrasında 5-6 gün; en fazla ise 13 gün olabileceği bilgisini paylaştı.  Öğretim Üyesi, hastalığın görüldüğü bölgelerde yaşayan tarım ve hayvancılık ile uğraşan çiftçi ve çobanlar, kasaplar ve mezbaha çalışanları, veteriner hekimler, askerler, korunmasız olarak kamp ve piknik yapanlar, Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi (KKKA) hastaları ile temas eden sağlık personeli, laboratuvar çalışanları, hasta yakınlarının risk grupları arasında yer aldığını açıklamasına ekledi.

Erken Tanı Etrafa Bulaşın Önlenmesi Açısından Çok Önemli!

Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi hastalığında erken tanı, ihtiyaç duyulduğunda kan ve kan ürünlerinin sağlanması ve etrafa bulaşın önlenmesi açısından çok önemli olduğunu belirten Doç. Dr. İnce, “Ayırıcı tanının hızla yapılıp hastanın öncelikle Kırım-Kongo Kanamalı Ateşi olup olmadığı değerlendirilmelidir. Hastalığın kesin tanısı serum örneğinde PCR ile viral RNA’nın ya da ELISA ile spesifik IgM antikorlarının gösterilmesi ile konulur. Destek tedavisi yanında hastanın sıvı elektrolitlerinin ve kan değerlerinin izlenmesi gerekmektedir. Gerekirse taze donmuş plazma ve trombosit süspansiyonu verilebilir.” dedi.

Keneler Kesinlikle Çıplak El İle Öldürülmemeli

Hastalıktan korunma önlemleri hakkında bilgiler paylaşan Doç. Dr. İnce, açıklamasını Riskli alanlardan döndükten sonra kene olup olmadığını görmek için vücut ve elbisenin her yeri dikkatlice incelenmelidir. Vücudun özellikle diz arkası, koltuk altları, kulak arkası, ense, saç dipleri ve kasıklar dahil kontrol edilerek kene olup olmadığı bakılmalıdır. Vücuda tutunan veya hayvanların üzerinde bulunan keneler kesinlikle çıplak el ile öldürülmemeli ve patlatılmamalıdır. Keneler üzerine sigara basmak, kolonya, gaz yağı gibi maddeler dökmek kenenin kasılmasına sebep olarak vücut içeriğini kan emdiği kişiye aktarmasına sebep olacağı için yapılmamalıdır.” şeklinde tamamladı.

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir